Koray' la şirin mutfağımda yemek yiyor, sohbet ediyoruz.
İş yerindeki bir olaydan bahsediyor. Yetiştirmesi gereken bir iş için bir yere yetişmek üzere hızla merdivenlerden inerken...
"Birden ayakkabımın burnu kocaman açılmaz mı. Acelem var, değil koşmak, yürümem bile çok zor." "Eyvah n'aptın sonra? Bak görüyor musun aksiliği...Hay allah..." "Allahtan hemen aşağıda bir lostra salonu vardı da hemen koştum. İnanılır gibi değil. Nasıl bir yapıştırıcıysa beş dakika içinde ayakkabıyı ayağıma giydim..."
Ben atılıyorum. "Oğlum ne sanıyorsun, yapışır tabii. Ama sen nereden bileceksin. Sana kalsa, acelen olmasa, hemen atardın o ayakkabıyı. Aaah ah, bizim çocukluğumuzda ayakkabılar eskimeden atılmazdı. Babamın, ağabeyimin pabuçlarına yapılan pençeleri hatırlıyorum. " "Yapma yahu inanmıyorum. Pençe ha, çok komik." "Tabii ya, bizler de iyice eskimeden katiyyen yenisini istemezdik. Öyle AVM ler markalar, çeşitler nerdee. Bir ya da iki mağaza, seçenekler sınırlı. Adıyaman' da hazır ayakkabı bile satılmazdı." "Hadii beaa..Terlikle mi dolaşırdınız..."
Gülüyor. "Gülme de dinle. Kunduracı bize bir katalog verirdi. Bizler oradan önce ayakkabı beğenir, renk seçerdik." " Şaka gibi..." " Sonra yere koyduğu kağıdın üzerine ayağımızı bastırır, kurşun kalemle ölçülerimizi alırdı. Aynen de yapardı beğendiğimiz ayakkabıyı. Hey gidi Adıyaman..nasıl güzel günlerdi..."
Koray eli çenesinde dinliyor kim bilir kaçıncı kez anlattığım Adıyaman anılarını. Neden sonra lafı bağlamak geliyor aklıma. "Son sipariş ettiğimiz ayakkabılar gelmeden tayinimiz çıkmıştı
Mersin' e. Babam bir kere daha gitmişti Adıyaman' a, o getirmişti. Hiç unutmam, annenle balkonda oturmuş komisyoncuların portakalları sandıklara yerleştirip kamyonlara yüklemelerini izliyorduk. Sana anlatmış mıydım? Mersin' de ilk oturduğumuz evin altında narenciye komisyoncuları vardı....."
Bir on beş dakika da önce turunçgillerin sevkiyatı, sonra da Adıyaman' dan sonra bize saray gibi gelen Mersin' deki ilk evimizin odaları, mutfağı, servis penceresi, bizden sonra o evin otele dönüştürüldüğü anlatılıyor. Koray' ın sandalyesinde iyice geriye kaykılıp çoktan boşalan tabağına bıçağın ucuyla sıkıntılı sıkıntılı küçük darbelerle vurması beni kendime getiriyor. Silkinip konuya dönüyorum. "Biz annenle balkonda otururkan köşeden deden göründü. Elinde küçük valizi ve birbirine bağlı iki ayakkabı kutusunu sallaya sallaya eve doğru geliyordu." Bir fasıl da ayakkabıları anlatıyorum. Koray sabırla ve saygıyla ve sanki biraz da kaygıyla dinliyor.
Artık sohbet yok. Monolog var. Sonunda o da bitiyor. Bir müddet sessizlik.. Koray kim bilir kaçıncı çayını yudumlarken, durumun tadını çıkarıyor. Bense artık bir burgu gibi beynimi kurcalayan o bildik, o hain soruya cevap bulmaya çalışıyorum. "Neydi...neydi... Esas konu neydi? Tabakları bulaşık makinesine yerleştirirken tüm konuşulanları geriye sarmaya başlıyorum. Hayalimde hızla hareket ederek önce ayakkabıları ve babamı bırakıp balkona, oradan trenle Adıyaman' a geri dönüyorum.Biraz evde biraz komşuda biraz çarşıda dolaşıyor, tam elimde yıkadığım düdüklüyü kurulamış yerine kaldırırken, kendimi ayakkabıcıda buluyorum.
Ayakkabıcı??? Ewwweett. Unutmadan, hemen kurulama bezini yerine asıp telaşla Koray' a dönüyorum.
"Eeee, Koray' cım, n'ooldu o iş, vaktinde yetişebildin mi o gün gideceğin yere, halledebildin mi?..."
Koray önce şaşırıyor. " Ne işi, hangi iş?" Sonra gülmeye başlıyor. " Ha evet hallettim" diyor. Sonra hemen gözlerini kaçırıp yeniden suskunluğuna dönüyor.
Şu gençler de ne sıkıcı...
Halbuki geçen hafta, evinde kaldığım kadim dostum Nural' la akşam yemeğinde başladığımız sohbeti dallandıra ballandıra sulandıra bulandıra sabahlara kadar sürdürmüş sonunda birlikte bir geri bir ileri ipin ucunu kaçıra yakalaya şahhane bir muhabbet gerçekleştirmiştik. Ona henüz döndüğü Almanya' da ameliyat olan ablasının sağlığını sormuş, cevabını alamadan geçmiş olsuna gelen bir komşusunun dramıyla devam etmiş, bu arada birden kendimizi Türkiye' de başka birinin dramının içinde bulmuş, nasıl olduysa politikaya girmiş, ansızın, her yazımı sabırsızlıkla okuduğu için, birden benim bloguma dalmış, oradan TV. programlarına atlamış, bu arada sık sık birlikte geçmiş günlere batıp çıkmış, biraz ölenlerden, biraz kalanlardan bahsetmiş, azıcık dedikodu yapmış ve birlikte birbirimizi ite kaka başa dönebilmiş ve ablasının ikinci bir ameliyat daha geçirmesi gerektiği konusunu da konuşabilmiştik nihayetinde...
Bu bizim marazi bir şekilde sürdürdüğümüz, artık alıştığımız ve zevk almaya başladığımız diyalog biçimimizdi. Bu hafta sonu neye benzediğini anladık ve adını koyduk. Dantel.
Örenler bilirler. Önce mutlaka zincir çekilerek başlanır, sonra o ana zincire küçük küçük motifler eklenir. Çeşitli motifler yapılır, kimi yaprak şeklinde, kimi çiçek şeklinde, arada bir dolgularla, bu motifler, önce birbirlerine, sonra da ana zincire bir şekilde bağlanır, hepsi birleşir ve bir sehpa, masa ya da yatak örtüsü oluşturulur. Tıpkı bizim muhabbetler gibi. Sadece biraz zaman, biraz sabır şunun şurasında...
Bizim o güzelim el örgüsü örtülerimiz ne güzeldir. Baktıkça gözü gönlü açılır insanın. Mutluluk, huzur verir. Anneler zevkli bir telaşeyle örüp okşayarak bohçalarlar ama ama gençler ya almazlar, ya da alır fakat kullanmazlar.
Zamane gençleri, ne anlar muhabbetten, ne anlar dantelden. Ruhsuz şeyler n'oolcak;)))
Hep neşeyle ve muhabbetle kalalım..
10 yorum
Çok sevdim bu yazınızı.Öyle demeyin gençlere.Aslında onlara garip gelse bile çok keyif aldıklarına inanıyorum ben bu tarz eskiyi yad eden sohbetlerden.Ben ,ablam ve yaşıt diğer kuzenler bir araya geldiğimizde yaşanır bu dantel sohbetler.İlk fırsatta verdiğiniz adı," dantel sohbet " adını onlara da söyleyeceğim.Tanıma bayıldım :))
Aha ha ha haa, kardeşim daha 2 yıl önce annemin çeyiz olarak verdiği bir valiz dolusu danteli getirip başıma attı. Zavallı anacım o masa örtüsünü örmek için 2 yılını vermişti. Velakin fazla kızamadım çünkü ben de pek kullanmam:)) Ama kardeşimle danteli de bırak dantelanglez tadında muhabbetler yapılabilir, tıpkı senin dediğin gibi daldan dala atlayarak ve muhtemelen kahkaha kriziyle biter.
Hadi bekliyorum, gel de bir dantel de burada örelim:))
Tüm bunlar yaşlılıktan Nur' cum. Yaşlılıktan. Bir yaptığımız bir yaptığımıza, bir söylediğimiz bir söylediğimize uymuyor. Biz kendimize şaşırıp kızarken gençler ne yapsın.
Aslında dağıtmasak oradan oraya sevecekler Sihysphos. Kafaları karışıyor. Ben onlara kızar gibi ghörünüyorum da kendimle dalga geçiyorum. Yeğenlerim, bizim yol hikayelerini ezberlediler...
Biz ancak aynı yaştakiler bu zihin dağınıklığını anlayabilir.
Doğa kanunu, yapacak bir şey yok.
Dantel sohbet ismini biz tüm dostlar benimsedik. Burada da beğenildiğine sevindim doğrusu...
Aslında Leylak' cım, bizim gençliğimizde benim hiç bir arkadaşım dantele yüz vermedi. Şimdi değer yargıları bu konuda daha olumlu gelişiyor. Ayrıca değer bilmek
için birileri anlatmazsa tabii biraz olgunlaşmak gerekiyor.
Bir araya gelince o dar zamanlarda galiba bir sürü yarım parça kalacak,kırpık kırpık götüreceğiz işi:))))
VAlla hepsini kullanıyorum Asumancığım hem de hepsini. Her yer dantel! Bir tek kolasını bilemiyorum,annem geldikçe hallediyor. Ben alışamadım zamane şifondan pullu ötülere.Seviyorum danteli,her desenini her rengini.İlmik ilmik emek var, gözyaşı var,umut var. Anneannem bağda çapa yapar, çırpı toplar; akşam olunca da eline tığı alırdı. Yapma derdim,dinlen biraz.E dilnelniyorum ya a kızım derdi. Üç torununun çeyizini elleriyle yaptı.Dantel ! Vallahi seviyorum !
Bu biraz kişilik biraz da yetiştirilmeyle ilgili bir seçim.
Gençken bir yol gösteren bu konuda bilinçlendiren büyükler olmalı insanın etrafında. Emeğe ve geleneğe saygı gibi şeyler öğretilmezse bu tüketim çağında genellikle işin kolayına kaçılıyor. Tabii onların korunması, bakımı da ayrı zaman ve emek istiyor.
Kullanamayana da hak vermemek elde değil...
Asuman hanım, ne kadar güzel bir tanım olmuş "dantel muhabbet". Karışık gündem konularını birbiri ile örerek konuşmak. Harika. Çok güzeldi.
Ramazan Bey,
Çok teşekkür ederim.
Bu tanımlamayı herkesin benimsemesi çok güzel. Yerini bulmuş demek ki.
Belki ara sıra siz de yapıyorsunuzdur dantel sohbetlerden. Ama biz hanımlar kadar çok motifli olmuyordur eminim. :))
Yorum Gönder
Bu Blogda Ara
Contributors
Blog Listem
-
-
-
Yeniden3 ay önce
-
BİR DİZİ YAZISI: DEDEKTİF BOSCH1 yıl önce
-
-
-
Merhaba3 yıl önce
-
-
-
-
Koşan Hayat5 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
ÜÇÜ BİR ARADA !7 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum8 yıl önce
-
-
bize ne oldu...9 yıl önce
-
-
-
-
-
Merhaba demeye geldim...10 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
TAŞINDIM...13 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
İzleyiciler
Yazı Arşivi
-
►
20
(5)
- ► Eylül 2020 (1)
- ► Ağustos 2020 (3)
- ► Temmuz 2020 (1)
-
►
17
(4)
- ► Nisan 2017 (1)
- ► Şubat 2017 (1)
-
►
16
(1)
- ► Şubat 2016 (1)
-
►
15
(1)
- ► Ağustos 2015 (1)
-
►
14
(16)
- ► Aralık 2014 (1)
- ► Eylül 2014 (2)
- ► Ağustos 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (2)
- ► Nisan 2014 (4)
- ► Şubat 2014 (1)
-
►
13
(46)
- ► Aralık 2013 (3)
- ► Kasım 2013 (3)
- ► Eylül 2013 (6)
- ► Ağustos 2013 (3)
- ► Temmuz 2013 (2)
- ► Haziran 2013 (2)
- ► Mayıs 2013 (3)
- ► Nisan 2013 (7)
- ► Şubat 2013 (3)
-
►
12
(96)
- ► Aralık 2012 (2)
- ► Kasım 2012 (4)
- ► Eylül 2012 (16)
- ► Ağustos 2012 (7)
- ► Temmuz 2012 (5)
- ► Haziran 2012 (8)
- ► Mayıs 2012 (10)
- ► Nisan 2012 (14)
- ► Şubat 2012 (8)
-
►
11
(179)
- ► Aralık 2011 (19)
- ► Kasım 2011 (38)
- ► Eylül 2011 (14)
- ► Ağustos 2011 (17)
- ► Temmuz 2011 (8)
- ► Haziran 2011 (14)
- ► Mayıs 2011 (11)
- ► Nisan 2011 (9)
- ► Şubat 2011 (10)
-
▼
10
(152)
- ► Aralık 2010 (12)
- ► Kasım 2010 (12)
- ► Eylül 2010 (9)
- ► Ağustos 2010 (12)
- ► Temmuz 2010 (7)
- ► Haziran 2010 (12)
- ▼ Mayıs 2010 (11)
- ► Nisan 2010 (17)
- ► Şubat 2010 (11)
-
►
09
(186)
- ► Aralık 2009 (22)
- ► Kasım 2009 (22)
- ► Eylül 2009 (17)
- ► Ağustos 2009 (24)
- ► Temmuz 2009 (19)
- ► Haziran 2009 (20)
- ► Mayıs 2009 (20)
- ► Nisan 2009 (8)
- ► Şubat 2009 (5)
Müzik
Popüler Yazılar
-
bilmem hatırlar mısın bir liseli kız vardı bir liseli esmer kız gözleri yıldız yıldız saçları gece gibi simsiyah dökül...
-
Büyük Usta, önündeki devâsâ tuale son rötuşlarını yapıyor... Önündeki dev palete göz atıyorum. Hemen hemen boşalmış gibi. Yeşili çoktan sıyr...
-
Çok içime battı gidişi. Cenazelerde kaskatı kesilirdim oysa. Yüreğim katılaşır, algılarımı kapatıverirdim olan bitene. Kendi isteğimle...
-
Dizilerden birinde Tülin Oral' ı yine ve doğal olarak büyükanne rolünde görünce Yaygara 7o Müzikali aklıma geldi. Ağabeyim götürmüştü. ...
-
Çok keyifliydim aslında. Blogum şenlenmiş, evim temizlenmİş, çok uzun zamandır görmediğim, çook eski, tüm doğum günlerimi(zi) çoğu yaz tatil...
-
Buluşma yerime giden yola tek başıma çıktım. Fakat bu sessiz karanlıkta beni izleyen kimdir? Onun varlığından kurtulmak için kenara çekilir,...
Etiketler
- 2010
- 2011
- 27 mayıs İhtilali
- 7 numara
- ABD
- abla
- acemilik
- açlik
- Adıyaman
- afet
- ağabey
- ağaç
- Ağustosta Rapsodi
- aile
- akraba
- akrostiş
- akşam
- Albatros
- alış-veriş
- alışkanlık
- alışveriş
- alışveriş tutkusu
- Ali Muhittin Hacı Bekir
- Alphonse de Lamartine
- amatörlük
- anı
- anılar
- anılar...
- anlaşma
- anlayış
- anma
- anne
- anneanne
- anneler günü
- Antalya
- apartman hayatı
- arayış
- arıza
- Arka Pencere
- arkadaş
- armağan
- aşı
- aşk
- aşure
- Atatürk
- ateş böceği
- atom bombası
- Attila İlhan
- ATV
- ATV şarkı
- Avustralya Açık Tenis
- ayaz
- ayrılık
- aziz nesin
- B.Necatigil
- baba
- Babalar Günü
- bahar
- bahçe
- balkon
- banka
- Barbra streısand
- barış
- başarı
- başlangıç
- Baudelaire
- Bauelaire
- Bayrak
- bayram
- Beatles
- bebek
- bekir sıtkı erdoğan
- beklentiler
- BEN
- beste
- beşiktaş
- Betty Smith
- beyaz dizi
- beyaz diziler
- beyaz roman
- Bhagavatgita
- bilgisayar
- Bir genç kız Yetişiyor
- Bir sarkısın sen
- Bir Şarkısın Sen
- birlik ve beraberlik
- birliktelik
- bitki
- biyografi
- blog
- blogger
- börek
- Buddha
- bugün
- bulmaca
- buluşma
- buzdolabı
- Bülent Ecevit
- Cahit Sıtkı Tarancı
- can yücel
- Capra
- cehalet
- centilmen
- cesaret
- cevaplar
- cezerye
- cinayet
- cocuk
- cocuk.
- cocukluk
- Cronin
- Cumhuriyet
- Cüneyt Gökçer
- çalışma hayatı
- çaresizlik
- çay
- Çığlık
- çınar
- çiçek
- çiçekler
- çiğ
- çocuk
- çocuklar
- çocukluk
- çöp
- dalgınlık
- Daltonlar
- damat
- Damdaki Kemancı
- dans
- davetiye
- dayak
- dedikodu
- Defne Joy Foster
- demirhindi
- deneyimler
- deniz
- deprem
- dergi
- destan
- dilek
- dilekler
- dinlenme
- disko kralı
- diyet
- dizi
- doğa
- doğallık
- doğum günü
- dolap
- Doris Day
- dost
- dostluk
- dostluk.
- dostlulk
- duygular
- düğün
- dül dül
- dünya
- dünya kadınlar günü
- Dünya Prematüre Günü
- düşmanlık
- düşünceler
- düşünceler.
- Ecevit
- edebiyat
- Edgar Allan Poe
- Ekim
- Ekrem Bora
- Elazığ depremi
- emek
- emekli
- eminönü
- Emirgân
- Engelliler
- ephraim kishon
- erişkin
- erişlilmezlik
- erkek
- eski yıl
- eşek
- eşyalar
- etiket metiket yok
- Etkinlik
- eve dönüş
- evlat
- Ey Aşk Nerdesin
- eylül
- ezan
- Ezel
- Fakir Baykurt
- fal
- fanatizm
- Farrah Fawcett
- fasulye
- felaket
- felsefe
- fenerbahçe
- fırtına
- Fikret Otyam
- film
- filozof
- final
- Firari
- firuze
- fono
- formüller
- fotoğraf
- Frank Sinatra
- Futbol
- gazanfer özcan
- gece
- geçim
- Geçmiş
- geçmişten şarkılar
- gelecek
- gelin
- genç kız
- gençlik
- gerçek
- geyik
- gezi
- gezinti
- giden sene
- Gitanjali
- giysiler
- Govinda
- gökkuşağı
- göl
- gönülçelen
- gösteri
- göze çarpmayan debdebe
- gözyaşı
- Grace Kelly
- grizu
- gül
- Gülümse
- gün batımı
- güncel
- güneş
- Güneydoğudan öyküler-Önce vatan
- Günlük yaşam
- güven
- güz
- güzellik
- güzellikler
- haber
- haberler
- Hacer Buluş
- Hacivat
- hafta sonu
- hak
- hala
- harika çocuklar
- hasta
- hastalık
- hayal kırıklığı
- Hayali Küçük Ali
- hayaller
- hayat
- hayvan
- hayvanlar
- hayvanlar alemi
- hazan
- hediye
- Herman Hesse
- hiciv
- Hindistan
- Hiroşima
- Hitchcock
- hobby
- Hollywood
- hoptirinam
- hoşgörü
- hoşluklar
- http://www.blogger.com/img/blank.gif
- huzur
- hüsran
- hüzün
- ıhlamur ağacı
- ışık
- ibadet sohbet
- içimizdeki çocuk
- içtenlik
- iftar
- ihmal
- İhsan Varol
- ikiyüzlülük
- ikram
- ilaç
- ilginç şeyler
- ilişki
- ilkbahar
- ilkokul
- İlkokul şiiri
- İnci Ertuğrul
- İngilizce
- insafsızlkık
- insan
- insan halleri
- insan olmak
- insanlık
- intikam
- İslamiyet
- istanbul
- isyan
- İş Bankası
- işçi
- iyilik
- Jacques Brel
- James Stewart
- Japonya
- Jean Moreas
- Jim Reeves
- kabuk
- kadın
- kadınlar
- kahvaltı
- kahve
- kalıplar
- kalite
- Kamer Genç
- kan verme
- Kandil
- kaplumbağa
- kar
- Karagöz
- karanfil
- karanlık
- kardeş
- karışık duygu ve düşünceler
- karmaşa
- katiam
- kavafis
- kayıp
- Kayserispor
- keder
- kedi
- kediler
- Kelime oyunu
- Kemal Burkay
- kerpiç
- keşke
- keyif
- kıskançlık
- kış
- kız kardeş
- kızkardeş
- Kim Novak
- kiracı
- kishon
- kişisel
- kitap
- koka kola
- kolbastı
- komedi
- komik
- komşu
- komşuluk
- konser
- konut
- korku
- Korolar çarpışoyor
- koşullu refleks
- köpek
- kuaför
- kupa
- Kurban Bayramı
- kuyruk-bilim
- kültürel mozaik
- Lale
- latife hanım
- lezzet
- lisan
- lise
- Liz Taylor
- maneviyat
- manzara
- Marsel İlhan
- masal
- masumiyet
- maymun
- mazi
- meclis
- medya
- Mehmet Topuz
- mektup
- merasim
- Mevlana
- mevsimler
- Meyva Zamanı
- Michael Jackson
- mim
- misafir
- misafirlik
- Misak- ı milli
- mizah
- Montaigne deneme
- moral
- Mr. Smith
- muhabbet
- Muhabbet Kralı
- Muhammed
- muhasebe
- Murathan Mungan
- mutfak
- Mutfak şarkıları
- mutluluk
- Müge Anlı
- müzik
- müzik nostalji
- Nagazaki
- Nazım Hikmet
- nefret
- nekahat
- Nirvana
- Nisan
- Nişan töreni
- Noktürn.
- nostalji
- okan bayülgen
- olay
- olgunluk
- on line alışveriş
- ordan burdan
- Orhan Kemal
- Orhan Veli
- orman
- oruç
- otobüs
- otokontrol
- oyun
- ozan
- ödül
- öfke
- öğrenci
- öğretmen
- Öğretmenler günü
- ölüm
- ölüm yıldönümü
- ömür
- öykü
- Öykü Atölyesi
- özgüven
- özlem
- Paçoz
- Paçoz..
- Paris
- pasta
- paylaşım
- paylaşmak
- pazar
- pazar alışverişi
- pazar günü
- Pazar sohbeti
- pembe dizi
- pencere
- Piknik
- pişmanlık
- plan ve programlar
- planlar
- plasebo
- Platters
- polis
- popülizm
- program
- programlar
- radyasyon
- radyo
- Ramazan
- Ramazan davulu
- Red kit
- reklamlar
- resim
- resmi bayramlar
- Reşid Behbudov
- Rilke
- rin tin tin
- Roland Garros
- roman
- romantik
- romantizm
- röportaj
- ruh yorgunluğu
- ruhat mengi
- rüya
- saat
- sabah
- sadakat
- Sadettin Kaynak
- safiyet
- Sağanak
- sağlık
- sahur
- Samana
- samimiyet
- sanal
- sanat
- sanatçı
- sanatkar
- Saroyan
- Satürn
- schumann
- sebze
- seçkin
- seçme saçma sohbetler
- sel
- Selimpaşa
- Selmi Andak
- sergi
- sevdiğim şeyler
- sevgi
- sevgi soysal
- sevgili
- sevgililer günü
- sevinç
- seyahat
- seyirlik
- Seyyare
- Shakespeare
- Show TV
- sıcak
- sıkma
- sıradanlık
- Sidarta
- Sigara
- simit
- sinema
- sipariş
- sis
- soğuk
- sohbet
- sonbahar
- soru
- sorular
- spiker
- star
- still life
- su yücel
- suikast
- şablonlar
- şafak
- şans
- şarap
- şarkı
- şaşkınlık
- şeker
- Şeker Bayramı
- şerbet
- şermin
- şiddet
- şiir
- şikayet
- tabak
- tabletler
- tagore
- tanışma
- tansiyon
- tantuni
- tarif
- tartışma
- taşınma
- tatil
- tedavi
- teknoloji
- telaş
- telefon
- televizyon
- temizlik
- tenis
- tenis turnuvası
- terlik
- tevfik fikret
- Tırpan
- tiyatro sahne
- tokat
- toplantı
- Tövbeler Tövbesi.
- Transfer
- tren
- TRT
- TSM
- Ttv
- Tuna Huş
- tutsak
- tuvalet
- tüketim
- Tülin Oral
- Türkan Saylan
- türkü
- TV
- Uğur Mumcu
- umut
- unutma
- uyku
- Üç Hür El
- ülke meseleleri
- ümit
- üretmek
- ütü
- vahşet
- vakit
- Vasuveda
- vatan
- William Holden
- William Wordsworth
- Wimbledon
- yağlıboya resim
- yağmur
- yalnızlık
- yaprak
- yarışma
- yaşam
- yaşlılık
- yatak
- yaz
- yeğen
- yeğenlerim
- yeme-içme
- yemek
- yemekteyiz
- yeni yıl
- yeni yıl kartları
- yesterday
- yıl dönümü
- yılbaşı
- yıldız
- yıldönümü
- yoksulluk
- yol
- yolculuk
- yolculuk.
- yorgünluk
- Young at Heart
- yönetici
- yün
- yürüyüş
- zaman
- Zeki Müren