Çocuk gözüyle ihtilal  

Posted by Asuman Yelen in ,


"Sanıklaar getirildiler. Baağlı olmayarak yerlerine alındılar. Müdaafiiler haazır. Açık olarak duruşmaya devaam olundu."

Adıyamandayız. Ahşap evimizde, kırmızı çizgisi ile odayı aydınlatmaya çalışan düşük voltajlı ampulün loş ışığında bazan annem ve babam bazen bazı ahbapların da ilavesiyle, kaygılı başlar radyoya eğilir, Salim Başol' un "k"ların üstüne basarak "a" ları uzatarak bu cümleyle başlattığı Yassıada Duruşmaları izlenirdi.

İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum ve sekiz yaşındaydım. Nedense bu cümleyi ezberlemiştim ve hiç unutmadım. Ne sesi ne söyleme biçimini hiç unutmadım. Benim gözümle o dönemde Adıyaman' da farkedebildiğim birkaç şey vardı. Gittiğimiz sinemada film seyrederken belli saatte ara verilir, perdede bir ada ve yanaşan gemiler gösterilir (bu giriş her seferinde aynıydı) sonra mahkeme görüntülerine geçilirdi. Tam hatırlamadığım ne kadar ne gösterildiği idi. Ama çok iyi hatırladığım, seyirciler arasında kıpırtılar ve mırıltıların arttığıydı.

Bir başka değişiklik, tam karşımızda oturan arkadaşım Burçin' in ve ailesinin apar topar Kahta' ya (Adıyaman' ın kazası) taşınmış olmalarıydı. Sonradan öğrendim ki albay olan babası o dönemde Kahta' nın kaymakamı oluvermişti. İlerleyen zamanlarda bizi davet edip çok güzel birkaç gün geçirmemizi sağlamışlardı.

Sonra annemin babamın nikah yüzükleri sarıdan beyaza dönüştü. Bize kısaca açıkladıkları, hazine için herkesle birlikte onlar da altın yüzüklerini vermişlerdi. Her ikisi de öldüklerinde parmaklarında o beyaz yüzükler vardı.

l960 yılında Adıyaman' da 27 Mayıs İhtilalinin benim çocuk dimağımdaki izi hemen hemen bu kadarla sınırlı.

1961 yılın sonbaharı Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildi. Hiç unutmadığım, gazetede idam resmini gören ağabeyimin sapsarı bir suratla banyoya koşmasıydı. Uzun süre de bu görüntünün etkisini üzerinden atamadı. Annem ve babam da çok üzgündü.

1963 yılının 27 Mayıs' ı "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" olarak ilan edilmişti ve tüm milli bayramlarda olduğu gibi o tarihte İş Bankası müdürü olan babamın da siyah takım elbiselerini giyip protokole katılması ve Atatürk anıtına çelenk koyması gerekiyordu ama o gitmedi.

Taşındığımız her evin misafir odasının duvarına mutlaka çerçeveli Atatürk resmini asan, sosyal demokrat görüşlü, aydın bir kişi olan, Demokrat Parti' nin son zamanlardaki icraatlarını kaygıyla izleyen babam, bu üç insanın idamını hiç içine sindirememiş, hele hele bunu bayram olarak kutlamayı kesinlikle kabul edememişti.

This entry was posted on 28.05.2010 at Cuma, Mayıs 28, 2010 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

17 yorum

Ne kadar sağduyuluymuş babanız...
Çok üzülürüm Adnan Menderes ve onunla aynı kaderi paylaşan arkadaşlarına,bugünlerde olsalardı... diye düşünmeden de edemem.
Sevgilerimle.

28 Mayıs 2010 08:00

İnsanların düşünceleri yüzünden ölüme mahkum edilmeleri kadar aptalca bir şey daha yok. Benim kuşağım için hatırlanması mümkün değil ama yazılı ve görsel basında izlediklerimiz, okuduklarımız, araştırdıklarımızla yaşananların şahidiyiz bizde. Bu ülkede darağcını görenler nedense hep düşünce suçlusu. Bu düşüncelerin bir kısmı kendi düşüncelerimde yer bulmasada içimi kanatıyor, aklım almıyor yaşananları.

Anılarını okurken Asuman abla, insan zihninde canlandırmakta hiç zorlanmıyor. Buda kaleminin ustalığı.

Sevgilerimle...

28 Mayıs 2010 10:36

Tarihimizde kara bir leke hiç silinemiyecek türden.Anılarınız çok canlı,ben çok az anımsayabiliyorum.

28 Mayıs 2010 11:27

27 Mayısla ilgili hiçbirşey hatırlayamıyorum, çok küçüktüm doğal. Benim anımsadığım evde bulduğum broşür, kitapçık türü birşey. İçinde mahkemeden sahneler yer alan ve davaları anlatan parlak sayfalı birşeydi. Bebek davası, köpek davası diye okur, okuduklarıma akıl erdiremezdim. Yıllar sonra keşfettim ne olduğunu. Az evvel düşünmüştüm idam cezasının kaldırılmasının ne iyi olduğunu, seni okuyunca iyice pekişti düşüncem.
Sevgiler yolluyorum...

28 Mayıs 2010 12:08

Ebruli günce,
Özellikle 3.dönem iktidarlarında yürüttükleri tek parti hegamonyası, yaptıkları bir sürü yanlış, uyguladıkları baskı rejimi iktidarda artık kalmmaları için yeterli nedenlerdi ama asla idam edilmemeliydiler. Ne onlar ne de Deniz' ler.

28 Mayıs 2010 14:26

Gerek o günleri bizzat yaşayanlar, gerek sonradan öğrenenler, hangi yaşta olursa olsun sağduyusu olan herkes bugün seninle aynı fikirde İlknur' cum.
Yazıyla ilgili güzel sözlerin için teşekkür ederim.

28 Mayıs 2010 14:31

Gökçe 7 çok haklısınız. Keşke bunlar hiç olmasaydı dedirten türden.
Ben 8 yaşındaydım o zaman. Olanları kavrayamasam da o günlerden bir çok şey hafızamda hep canlı.

28 Mayıs 2010 14:40

Tabii ki hatırlamazsın Leylak' cım çünkü o tarihte miniminicik bir yavrucaktın tıpkı Rayuş gibi. "Bebek davası", "köpek davası" hemen her gün o mahkemelerden kulağıma çalınan ama benim ne olduğunu hiç anlayamadığım kavramlardı.
Sana iyi hafta sonları diliyorum. Biraz gezmeli ama biraz da dinlenmeli cinsten...

28 Mayıs 2010 14:47

Ne güzel hatırlıyorsun o günleri.Sen anlatırken uzanıverdim geçmişe ve çocukluğumun psikolojisini bozan tek olay olarak hatırladım ben de o günleri.Bir dönem uçak kazasından kurtuldu diye peygamber gibi karşılanan başbakan, idam edilmişti kısa zaman sonra.Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu.Bizler o günleri gördüğümüz için şimdikilerin suçları ve yaptıkları yanında onlar çok masum kalıyor diye düşünmeden edemiyorum doğrusu.Sevgilerimle.

29 Mayıs 2010 22:31

O günlerden hatırladığım bir şey daha var Sufi, hiç politik olmayan bir tesbit.
ABD' de yapılan bir sıralamada, Menderes Kennedy' den sonra ikinci "en centilmen devlet adamı" seçilmişti. Ben de bunu şöyle yorumluyorum mukayese ederek. Hiç olmazsa bir nezaket, bir seviye varmış eskiden. Ecevit' ten sonra o da bitti.
Sevgiler...

29 Mayıs 2010 23:50

Ne kadar insanca, ne kadar duygu dolu. Eğer birgün bizi yönetenler, yönetecek olanlar ve yetki sahipleri , sizin bu yazdıklarınızın onda biri kadar bir inasani duyguya sahip olurkarsa işte o zaman bambaşka bir dünyada yaşıyoruz demektir. Yüreğinize sağlık.

30 Mayıs 2010 12:24

Hocam, bunları sizden işitmek beni nasıl mutlu etti anlatamam.
Birinin beni "insan" kelimesiyle nitelendirmesi her türlü iltifatın üstünde.
Çok teşekkür ederim...

30 Mayıs 2010 12:46

Assumancığım ben de televizyonlarda izlediğim bir takım sosyal demokratların 27 Mayıs'ı bir ihtilal olarak görmedikleri beyanları karşısında dondum kaldım.Seçilmiş üç insanın katli ile son bulmuş bir olay ne devrim olabilir ne de bayram ! Hele hele bu zihniyetin sosyal demokratlıkla alakası hiç olmaz,olamaz;izahı yapılmaz.

9 Haziran 2010 16:59

Sanıyorum çoğunluk senin benim gibi düşünüyor bu konuda Sevgili Zühre. O süreci gururla keyifle hatırlayan aklı başında bir birey olabileceğini düşünemiyorum bu ülkede. Hangi görüşte olursa olsun.
Sevgiler canım...

9 Haziran 2010 17:16

Bu gece bızıklayınca bu denk geldi, ki her kurcaladığımda bir tarih ya da bir keyif buluyorum o ayrı.ben 80 ihtilalini birebir yaşadım, ama daha öncekiler sadece ailemde kalan izlerden bildiklerim.
Ailem İstanbulda ablam 6 aylıkken yaşarmış, her ne kadar Ankarada annem hemşire babam harp okulu öğrencisi olduğu halde.
Sonra İstanbul neden olmuş derken akla ilk gelen olayın tayin olması.

Ama işte yaş büyüyüp akıl erdikçe ortaya çıkanlar farklı idi. Bizim peder talat aydemir ayaklanması olarak bilinen darbe girişiminde aktifmiş.

Çok aktif de değilmiş ki görevden azil yerine sadece sürgüne yollanmakla yetinmişler. Düşünün o yıllarda İstanbul askerler için sürgün yeriymiş.


Ne tuhaf bir şey ya, ailen kanın canın olması gereken insanların aslında ne olduklarını başka mecralarda öğrenmek.

Hep bir aile soy ağacı yapma düşünceme bu engel işte.

27 Eylül 2011 03:08

Sis' cim, böyle dönüp yazılarımı "bızıklaman" üzerine yorum yapman araya bi de iltifat sıkıştırman bana keyif veriyor.
Bu yazıyla ilgili yorumunda, babanın sanki yüz kızartıcı bir şey yapmasından rahatsızlık duymuşsun izlenimini aldım. Eğer öyleyse yanlışsın. Politik bir görüş sergilemek, fiiliyata dökmek (sonuçlarını göze alarak) aksine saygın bie davranış. Seni rahatsız eden sürgünse, ülkemiz buna maruz kalan yığınla örnekle dolu.Buna benim dedem dahil. Siyaseten hapishanelerde yatanlar aksine gururla dolaşıyorlar. Ellerini taşın altına sokabildikleri için kendi görüşünde olanlarca saygı görüyorlar. Böyle de olması gerekiyor.

27 Eylül 2011 10:44

Önce idam edip sonrada kahraman ilan etmemizin mantığınız çözemedim.Dilerim tarih bizi affeder.

17 Şubat 2012 09:51

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin