Karmakarışık  

Posted by Asuman Yelen in



22.032012 Cep foto
Buralarda ilk açan bahar dalı




"Özgürlük, her sabah uyandığında istediğin aynı şeyleri yapabilmektir."

(Buket Uzuner, Kumral Ada Mavi Tuna)

Bu cümle takıldı aklıma, kahvaltı tabağımı hazırlar ve bir yandan da demini almış

çayımın kokusunu keyifle içime çekerken.

Evet, her sabah aynı saatte aynı seslere uyanmak, aynı ağrılarla yataktan kalkmak

zorlukla üzerime bir şeyler geçirip, ıkına sıkına Paçoz' u da hazırlayıp (uzun uzun eğilmeyi

gerektiriyor) kapıdan çıkmak, aynı asansöre binmek, aynı yerlerde yürüyüp, aynı ağaçların

altında Paçozun koklaması için duraklamak, evin etrafında da bir tur attıktan sonra

dönüp hemmen çayın altını yakmak...

Monotonluk gibi görünüyor değil mi. Gibi görünmüyor. Öyle.

Ama bu monotonluk benim kendi özgürlüğüm bir yandan da.

Bu bir çoğumuz için geçerli. Kimse bizi zorlamıyorsa bir şeyleri yapmaya ya da

yapmak istediklerimizi kısıtlamaya çalışmıyorsa, bu monotonluk keyifli hale geliyor.

Buket Uzuner, böyle bir cümleyle başladıysa romanına, ve bu roman (ve tabii yazarı)

okur dünyasının "en sevilen ilk üç" üne sağlam demir attıysa, böyle sarmalayıverdiği

içindir okuyanını.


Tekrar günlük yaşama dönecek olursak, evet seviyorum sabahları hep bu sırayla

aynı şeyleri tekrarlamayı.

Evden yorgun ve ağrılı çıkıp her zamanki gibi ağrılar azalmış keyif artmış bir şekilde

dönmeyi. Paçoza kekikli tostunu yedirirken bir yandan da kendi bir dilim çavdar ekmeği,

yanında yağsız peynir, domates, tatlı ince biberlerimi sindire sindire yemeyi.

Sonrasında ağırdan alarak mutfağa gidip kapısının önünde sabırsızlıkla bekleyen

Paçoza yeşil torbasından sabah kemiğini vermeyi, o kapıp salona kendi özgürlüğü

içinde kemirmek üzere koşarken, mis gibi demli bir çayla masamın başına dönüp

ilk cigaramdan bi fırt çekmeyi.

Tüm bunları her sabah yapmayı seviyorum...


Yaz aylarında, haftalık gittiğim eğlenceli, bol güneşli, bol gezmeli tatil beldelerinin

ya da İstanbul' da zaman zaman gidip kaldığım dost evlerinin güzel tatlı sohbetlerini

geride bırakıp döndüğümde tüm bu monotonluğa kaldığım yerden devam etmeyi

seviyorum.


Belki de yaşlanmanın bir tezahürüdür bu diye düşünmeden edemiyor insan.

Altında, tüm bunları gün gelip de yaşayamayacak olmanın endişesi yatıyor

bu rutinin her parçasına dört elle sarılmanın altında, bir ihtimal, diyorum, diyorum

ama bir yandan da bu endişelerin, korkuların de yaşamımdan sessizce çekilip, yerini

dingin bir kabullenişe bıraktığını görüyor, bunu olgunlukla kabul ediyor, bu olgunluğu

başarı sayıyorum.


Ve yine bir yazıya keyifle başlayıp hüzünle bitirdiğimi görüp, konuşma dilimdeki

kafa karışıklığının ısrarla yazılarımı da etkilemesinden endişe duymakla birlikte,

şaşkınlıkla, bundan da tuhaf bir zevk aldığımı hissediyorum.


Tagore' un dizelerinin sonunda vurguladığı "her şeyi kaybetmiş olmanın umutsuz zaferi"

bu olsa gerek...






22.o3 2012 17.00 Cep foto


bir küçük çocuk çekti

Bir ilave daha: Şimdi geldik dışardan. Resimleri ekledim. Televizyonu açtım ve öğrendim ki

yaşlılar haftasını idrak ediyormuşuz. Bu nasıl bir tesadüftür böyle...

This entry was posted on 22.03.2012 at Perşembe, Mart 22, 2012 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

8 yorum

Evet rutin de olsa kendi istediğimiz şeyleri yapıyor/yapabiliyor olmanın keyifli bir yanı var. Zorla ve başkalarını dayatmasıyla birşeyler yapıyor olmayı düşününce. Tabii zamanın geçiyor olduğunu kabuleniyor olmak da güzel. Hiç kabullenmeyip isyan etmeyi düşününce.

Hayat hep güzellikler sunsun sana canım.

Sevgiler

Not: Bloga nadiren giriyor arkadaşlarımın yazılarını okusam da yorum yazmaya zaman bulamıyorum çoğu kez, bu nedenle üzgünüm.

22 Mart 2012 16:34

İnkârların ve isyanların geri getirebileceği tek bir gün yok Çınar' cım. Güzellikleri önümüze bakarak arayacağız.
Çok teşekkür ederim güzel yorumun için.
Diğer konuya gelince, dostlarım bana yorum yapmadılar diye asla gücenmem. Sadece haber almadığım için merak ederim o kadar. Sakın bunları düşünme:)

22 Mart 2012 18:18

Asuman'cığım o telaşsız sabah rutini banada huzur ve güven veriyor."Her şey yolunda" modunda güne başlıyorum.

22 Mart 2012 19:24

Galiba istediğimiz huzur da o düzenin içinde canım. Farklı ve yeni her şey için bir virüs tarama programı gerek. :))))

22 Mart 2012 20:14

Niye sen herşeyi yaşlılığa bağlar oldun yaw?

Bu yazdıkların gayet de huzurlu bir gün başlangıcı bence,rutin sıkıcı falan değil.
Yalnız Paçozun kekikli tostuna koptum.Köpek dediğin et yer,kuru mama yer,kemik suyuna sebze lapası falan yer de kekikli tost ilk duydum:D Onun hala köpek olduğunun kimler bilincinde parmak kaldırsın bakiim:)

22 Mart 2012 23:36

Sis' cim yaşlılığı kutsuyorum farkındaysan :)) Keyfimde bir şey yok.
Kekikli tost benim yıllardır kahvaltım. Paçoz da baharatlı değilse yediğim (saydığın) her şeyi 3 öğün benimle birlikte yer. Bir de bir büyük Hill's i çerez olsun diye yer. (1 ayda)
Bu ara ben kahvaltımı tek dilime indirdim ama ona tost yapmaya devam ediyorum. Durum bundan ibaret.
Ama lütfeen Sissss. O tabii bir köpek değil. O bir küçük haaanfendüü...

22 Mart 2012 23:55

"evim evim güzel evim" dizeleri de aslinda bu monotonlugu hepimizin ne kadar cok sevdigini anlatmiyor mu?
Nereye gidersek gidelim, en güzel yerleri de gezsek, evimizi her yerden daha rahat ve güzel kilan sey adina monotonluk yada rutin dedigimiz, ama seninde degindigin gibi, kendi özgürlügümüzü ne güzel yazmissin Asu´m:)
Arada bir degisiklikler olsun hayatimizda hic itirazimiz yok ama illede rutinlerimiz hep bize kalsin.
Pacozun sabah tostuna bende bittim bu arada. Su pacozu kiskanmama az kaldi;)
Öpüyorum seni..

23 Mart 2012 18:41

Hepimiz zaman zaman "hep aynı hep aynı" diye şikâyet etsek de ya da bazan "canım eve gitmek istemiyor ayaklarım geri geri gidiyor" desek de canımız acıdığında, huzur aradığımızda kaçacağımız tek yer orası sünter'cim.
Kızımın kekikli tostunda herkesin gözü var anlaşılam:))))
Bu arada ağrıların inşallah azalmıştır ve en kısa zamanda geçer canım. Sevgiler...

23 Mart 2012 19:51

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin