Var mı Kardeş Gibisi...  

Posted by Asuman Yelen



Ephraim Kishon' u okuyanlar bilir. Hikâyelerine başlarken (mizah yazarıdır)  konuya sıklıkla

"eşlerin en mükemmeli" "yeryüzündeki kadınların en akıllısı" "benim dünya tatlısı biricik eşim"

gibi betimlemelerle girer.

Ben de biraz mizahi bir tarzda yazmaya çalıştığım mini kahve sohbetlerine girerken ondan

esinlenip söze, Rayuş' umu kastederek, "kardeşlerin en akıllısı" "kardeşlerin en tatlısı" şeklinde

başladım genellikle. Abartılı bir şekilde tıpkı Kishon gibi. Ben şimdi itiraf ediyorum. Anlayan

okurken anlamıştır zaten.  (Esinlendim sadece suç mudur)

Bu gece, şimdi o, otobüsünde İstanbul' a, evine doğru giderken ben de bu kez hiç abartmadan

içimden geldiği gibi, en samimi duygularla diyorum ki, benin kardeşim kardeşlerin en mükemmeli.

En akıllısı, en sabırlısı, en fedakarı, en beceriklisi ve en sevimlisi.

Bu kısacık zaman diliminde, benim için, evim için yaptığın her şey için sana sonsuz

teşekkürler ediyorum canım benim...Koşuşturmacaların için, sabrın için ve her şey için.

Iyi ki varsın. Seni çok ama çok seviyorum. Hep mutlu ol ve hep yanımızda ol e mi....


Beş Ay Bitmiş  

Posted by Asuman Yelen



Bu gün Pupa' mla dostluğumuzun beşinci ayı dolmuş.

Aslında başka şeyler yazmak üzere oturdum masaya.

Yarın en az iki ay kalmak üzere Akçay' a gidiyorum. Planımız bu

yolculuğu Pupa' yla yapmaktı ama Türk Hava Yollarında yavrum

için yer ayarlayamadık. Bir kedilik kontenjanları, esasen gün aşırı

düzenlenen Ederemit seferleri için uzun bir süre doluymuş. Kardeşim ve

eniştemle,  zaten kısa sürecek olan bu yıllık Akçay serüveni için yavrucağı

kara yollarında sefil etmeme konusuında fikir birliğine vardık. Veterinerimiz

de ilaçla uyutmayı onaylamadı.

Bu yıl ben gidip yerleşeyim, seneye sezon başında uçakta yer ayarlanır

birlikte gideriz. (Tabii ben otobüsle, Rayuş da uçakla Pupayla birlikte.

Size daha önce  uçaktan deli gibi korktuğumu söylemiş miydim?)

Bu iki ay içinde de ben çok sevdiğim otobüs seyahatlerini

sıklıkla yapar özlem gideririm(z) diye düşünüyorum.

Yavrumu bu süre zarfında evleri kedilerle, yürekleri hayvan sevgisiyle

dolu Yaşar ailesine emanet ediyorum.(Kızkardeşim, eniştem ve yeğenime.)

Biraz önce yoğun duygularla öpüp koklarken aklıma geldi, birbirimize

bu kadar bağlandığımıza göre birlikteliğimiz hayli uzun olmalı diye düşünüp

bir araştırdım. Bu gün tam beş ayımız dolmuş. Umarım uzun yıllar sürer.

Sabaha yolcuyum.

İnternet bağlantımı kurar kurmaz yeniden birlikte olmak umuduyla...

Herkese kucak dolusu sevgiler....

Bir Lâhza görsem...  

Posted by Asuman Yelen



Neden solar çiçekler

Onlar da hasret mi çeker

12 Eylül 1980  

Posted by Asuman Yelen

 Fotoğraf, İTÜsözlük.com.' dan alınmıştır.


1980 Eylül başları. Ağabeyimden sonra 1978 yılında  ablam da evlenince,
Rayuş' la ikili yaşantımız başlamış, o tarihlerde kiracı da çıktığından, yeni
kiracı aramak yerine iki kız kardeş, biraz tadilat yapıp yeniden Fatih' e geçmişiz.

Gündüz vakti evde olduğumuza göre, bir tatil günü. Cumartesi ya da Pazar.
Ben arkadaşım Nilgün' le camdayız. Ya birileriyle konuşuyor, ya da ilgimizi
çeken birşeye bakıyoruz. Ev biraz yüksek zemin katı bu arada. Rayuş da
kendine pedikür yapmakla meşgul.

Camda işimiz bitince sık yaptığımız gibi, tavla oynamak üzere içeri geçiyoruz.
Sehpayı ortamıza alarak pulları dizmeye başlıyoruz ki birden sokakta önce bir
patırtı, koşmaca- kovalamaca, arkasından silah sesleri. Çatışma bizim evin
önünde yoğunlaşıyor. Şaşkın kalakalmışken bir kurşun bizim camın pervazına
çarpıp sekiyor. Kendimizi yere atıp sürünerek yatak odalarına kaçıyoruz. Nilgün
bağırıyor. "Rayuş... vurulmuş....".Rayuş'un sürünerek gittiği beyaz taşlarda iki yol
kırmızı  izi gösteriyor. Hemen sağını solunu yokluyoruz. O ise korkudan sararmış
yüzüyle gülmeye çalışıyor. "Kan değil oje" diyor titrek sesiyle. Ojesi kurumadan
kendini yere atıp sürüklenince...

Biz kendimize gelemeden. apartman boşluğunda bir ses. "Yaralıyım..lütfen..
yardım edin..".İlk anda kapıya koşmak istiyoruz. Sonra  korkuya kapılıyor
vazgeçiyoruz. Belki başımıza gelebileceklerden, biraz da yapabilecek birşey
olmadığından. Bir köşeye siniyor birilerinin gelip yardım etmesini bekliyoruz.
Yaralı bir saat kadar inliyor, sonra polisler geliyor alıp götürüyor. O gece evde
kalamıyor, karşı apartmana Nil' lere geçiyoruz. Rayuş bütün gece kusuyor.
Kulaklarda hep o inleyen ses...

O günlerde sokaklar böyle. Yan komşumuzun oğlunun ölüm haberini
alıyoruz. İstanbul' a ilk geldiğimizde (1964) sokaklarda oynayan kıvırcık saçlı küçük
oğlan. Bir kahvehane taranması esnasında onlarca kişiyle birlikte vurulmuş.
Bir komşu, kızını uzunca bir süre sakladıktan sonra binbir zorlukla İsviçre' ye
yolluyor. Bir süre sonra yanına gidip, cenazesiyle dönüyor. Bazı arkadaşlar
hapiste. Orada evlenenler, oraya girdiği için terkedilenler...Her gün fakültelerdeki
çatışma haberlerini okuyoruz. Kanlı-ölümlü...

11 Eylül 1980 Cuma gecesi bankadan çıkıp ablamlara gidiyoruz. Cumartesi günü
oradayız. Hazırlık yapılacak. Pazar 13 Eylül doğum günü için toplanılacak. Sabah
erken birşeyler almak üzere çıkan enişte eli boş dönüyor. Darbe ...diyor şaşkın...

Camlara koşuyoruz. Ablamın 12. kattaki tüm İstanbul' a hakim büyük balkonuna çıkıyoruz.
Oto yollar, ana yollar, yan yollar , köprüler, geçitler, caddeler, sokaklar bomboş.
Çift camın ardından duymaya alıştığımız vasıtaların yoğun uğultusunun yerini tuhaf bir
sessizlik almış.

Önce derin bir ohhh çekiyoruz . Bitti artık. Artık kan dökülmeyecek.

Aman gençlerin kanı durdu ya. Biz ötesine razıyız
diyoruz.

Ama sonra görüyoruz ki biten hiç bir şey yok.

Tüm, o vatan için canlarını ortaya koyan,  farklı ideolojılerle ama iyi niyetlerle
ülkeleri için kendilerini feda eden gençleri, kendi çıkarları için çatıştıran sinsi güçler,
kirli kocaman ellerini hiç üzerimizden çekmiyorlar.

Ne işkenceler bitiyor, ne suikastler. Hep parçalıyorlar, hep ayrıştırıyorlar bizi.
Din istismar ediliyor. Atatürk kullanılıyor.

Masum gençler yine sokaklarda. Daha güvenli, daha bilinçli ve daha farkındalar bu kez.

Kendileri için, ülkeleri için, kendi özgürlükleri ve ülkelerinin özgürlüğü için.

Dayanabildikleri kadar seslerini duyurmaya devam ediyorlar. Edecekler.

Etmeliler. Çocukları için.

Onların özgür bir ülkede yetişeceğinden emin olana kadar.













İyi Uykular Pupa  

Posted by Asuman Yelen


Mutluyum galiba yaw :)))

Ben de seni sewyom asummmm....


  Oooooohhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh.....

 Müzik de bi hoş ki....




Eylül 2013  

Posted by Asuman Yelen



Kim ne derse desin, ki çoğunluk aynı fikirde, eminim,

 Eylül, ayların en güzeli ;

ve bana göre, mevsimlerin en güzeli Sonbahar.

İçinde ne yaşanırsa yaşansın, düğün, hastalık, öüm, bu hiç değişmeyecek.


Bu günlerde biraz heyecanlıyım. Hem mutlu, hem buruk.

Yeni evimi çok sevdim, mutluyum.

Oturduğum evi, muhitimi, havasını, ormanını, insanlarını da

çok seviyorum ve buralardan en çok da Rayuş' umdan, biraz fazlaca

ayrı kalmak nasıl olacak bilmiyorum.

Biraz uzaklaşmaya ihtiyacım var. Bu kesin. Paçoz' suz o parktan

geçmek muhitteki tanıdık çocuklarla ve köpeklerle selamlaşmak

hâlâ çok zor geliyor.

Bir yandan da alıştığım evimden, çevremden uzaklaşmak bana

zor gelecek, eminim.

Asansörle yapılan yemek servislerinden, kış-yaz işitmeye alıştığım kuş

seslerinden, gözümün önünde doğup, büyüyen, büyüyüp evlenen

çocuklardan geçici bir süre de olsa vazgeçmek.

Tabii bir de kahvemi Rayuş' suz içme keyfiyeti var.

Tüm bunları düşünürken, aklıma geçen yıl yaşadıklarım geliyor.

Önce sıkı bir evlilik telaşesi, hoş bir düğün, Paçoz' umun giderek artan

sıkıntıları ve sonrası...

Herkesin sağlığı yerinde olsun diyorum.

En önemlisi bu.

Mesafe dediğin, ayrılık dediğin nedir ki.

Kavuşulunca biter.


Güzel günlere....



Blog Widget by LinkWithin