İftardan Sahura Pupa  

Posted by Asuman Yelen



Önceki Ramazanlarda Rahmetli Paçoz' um, ben yemediğim sürece ağzına lokma

koymaz, ezan sesini duyar duymaz (tipik bir Pavlov örneği) yanıma gelir, Allah

ne verdiyse birlikte yerdik. (Tabii acısız ve baharatsız olanlardan )

Pupamın Ezan sesini keyifle beklediğini hiç sanmıyorum. Ona kendi mamalarından

başka herşey yasak. Onu odasına kapatıyorum mecburen ve bu durumda iftarlıklar

 boğazıma diziliyor. O da bunu perçinlemek için elinden geleni ardına komuyor.

Odanın açık camından tellere dayanıp sürekli mıyır mıyır

mıyırdanan bir tip.

Baktığı yerden masayı görmeye çalışıyor.










Yine misler gibi kokuttu ortalığı hain şey.









Yaw bu yaptığın ayıp dii mi el kadar bebeye?








Heey, sana söölüyorum ne yiyosan boğazında

 kalsın e mi.









Bak hiç duyuyo mu. Komşular acıdı halime. Dur

daha bi baariiym de rezil olsun.
















Sen görürsün şu telleri bi parçaliiym de geliym yanına.

Bak nasıl dağıtıyorum o sofrayı.

 Uff. Patilerim acıdı.













Hemen sahur sanrası. Gönlünü almak uzun sürmüş, bu arada gün de

balkonumuza doğmuştur artık.
















Yine o yaygaracı kargalar gelmiş.




















Heey, n' aptığınızı sanıyosunuz siz!!!




















Gitti caanım açelyalarımız.



















Sen de bişey söylesene şu kargalara amaa....
















Paçoz' a rahmetler, Pupa' ya sağlıklı ömürler.....



2013 Ramazan' ına dair...  

Posted by Asuman Yelen




Göz doktorundan haber bekliyorduk.

Son furyada (Pazartesi) yediği gazdan sonra gözü iyice hassaslaşmış. Işığa bakamaz olmuş,

ağrıları fazlalaşmış.Dün gittiği doktor bir de hoca görsün demiş. Zifir karanlıkta

ağrılar içinde geçirdiği geceden sonra sabah önerilen doktora görünmüş.

Sonuç: iki gözü birden fena halde iltihaplanmış. Bir tanesinde bir de leke oluşmuş.

Kalıcı bir lekeymiş. Şanslıymış. Bir- iki milimle görme yetisini tamamiyle

yitirmekten kurtulmuş. (tek gözünün)


Her yıl ara sıra yaptığım küçük seyahatlerimin birinden  henüz döndüm.

Bloguma yazmak içimden gelmedi. Sonu köpekle biten bir yığın resim

koymak da. Parmak kadar küçük bir kedinin gözümün önünde nasıl

her gün bir parça daha palazlandığını, göğsüme yatırdığımda nasıl mırıladığını,

küçücük patisiyle yüzümü nasıl okşadığını uzun uzun anlatmak isterdim.


Ha, bu arada geçtiğimiz ayın sonunda bir yaş daha küçüldüm. Bunu yeğenlerimle

kutladım. Her sene davul zurnayla ( hele bir keresinde bir hafta öncesinden

başlayarak) ilan ettiğim doğum günümü blogumda kutlamak aklıma bile

gelmedi bu yıl.



Ramazan Ayı' nı yaşıyoruz. Her yıl her Ramazan' da nasıl mutlu olduğumu

anlata anlata bir hal olurdum. Anılardan bahseder huzur duyardım.

Bu yıl Ramazan' ın tadı yok. Lokmalar boğaza diziliyor.


Paçoz' un kaybından sonra yaşadığım çöküntüyü aldığım yardm sayesinde

tamamiyle atlattım. Dolayısıyla bir süredir aldığım ilacı da bıraktım.

Biraz şaşkın, biraz dumur, fazlasıyla dalgın ve unutkan, hep telâşlı Asu

geri döndü. Bu akşam Rayuş' u iftara davet ettim ve hiç bir şeyi zamanında

yetiştiremedim. (Şahtım şahbaz oldum anlayacağınız)


İşin en sevindiğim yanı, bu günlerde beni fazlasıyla yıpratmış olsa da,

duygularımı, olduğu gibi yaşayabilmek oldu. Sevinçlerim, öfkelerim,

değer yargılarım, hepsi yerli yerinde.

Paçoz' umu çok özlüyor, Pupa' mı çok seviyorum.


Ve her şeyin çok güzel olacağına dair inancımı yitirmemek için bol bol

dua ediyorum.


Hep sevgiyle kalalım...










Blog Widget by LinkWithin