Birinci resim Gezi' den hemen önce.
İkinci resim iki saat kadar önce.
Biraz önce telefonu kapattı. Evine zor ulaşmış. Bir yandan ağlıyor, bir
yandan da espriler yapmaya çalışıyordu. Sırtında 6 bomba patlamış.
Ayaklarının dibine 3 bomba düşmüş. Sığındığı minik bir çadırda
dakikalarca kusmuş. Gözleri uzun zaman hiç görmemiş. Birileri koşup
çadırın tepesini açmışlar. Yoksa havasızlıktan boğuluyormuş. Aynı çadıra
ağlayarak kaçan başka kızlara görmeyen gözlerle kendi ilaçlarını
vermiş. Nasıl kullanacaklarını tarif etmiş. Kızlar çıldırmanın eşiğine
gelmiş.
İşlerinden çıkan karli ferli insanların takım elbiselerinin paramparça olduğunu görmüş.
Tırnağım kırılacak diye aklı çıkan Nişantaşı kızlarının nasıl ağlayarak
birbirlerinin salyalarını kusmuklarını temizlediğini anlattı. Bir
tesettürlü kızın eşarbını başından çekip kesik bir bacağın kanını
durdurduğunu anlattı. Bir kız görmeyen gözlerle kaçarken derin bir
çukura düşmesini son anda kolundan yakalayarak engellediğinden bahsetti.
İşin trajikomik yanı, "biz bombalardan kaçarken yanlışlıkla birbirimize
çarptığımızda ya da ayağına baştığımızda "Pardon" diyoruz, şaka değil , gerçekten, birileri
burnumuzun dibine bomba yollarken ya da nişan alıp yüzümüze patlatırken sırıtarak küfrediyorlar" demesi.
Ağlayarak "artık gitme" dedim. "Nasıl gitmem, sonra aynaya nasıl
bakarım" dedi. Bari yalnız kalma yanıma gel dedim. "Yanıma kimseyi
istemiyorum. Anlatırken kendi sesimden duyduklarımı tekrar duymak beni
daha da çok öfkelendiriyor"dedi.
Şimdi ben evimde, o evinde olanları anlamaya çalışıyoruz.
İkinci resim iki saat kadar önce.
Biraz önce telefonu kapattı. Evine zor ulaşmış. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da espriler yapmaya çalışıyordu. Sırtında 6 bomba patlamış. Ayaklarının dibine 3 bomba düşmüş. Sığındığı minik bir çadırda dakikalarca kusmuş. Gözleri uzun zaman hiç görmemiş. Birileri koşup çadırın tepesini açmışlar. Yoksa havasızlıktan boğuluyormuş. Aynı çadıra ağlayarak kaçan başka kızlara görmeyen gözlerle kendi ilaçlarını vermiş. Nasıl kullanacaklarını tarif etmiş. Kızlar çıldırmanın eşiğine gelmiş.
İşlerinden çıkan karli ferli insanların takım elbiselerinin paramparça olduğunu görmüş.
Tırnağım kırılacak diye aklı çıkan Nişantaşı kızlarının nasıl ağlayarak birbirlerinin salyalarını kusmuklarını temizlediğini anlattı. Bir tesettürlü kızın eşarbını başından çekip kesik bir bacağın kanını durdurduğunu anlattı. Bir kız görmeyen gözlerle kaçarken derin bir çukura düşmesini son anda kolundan yakalayarak engellediğinden bahsetti.
İşin trajikomik yanı, "biz bombalardan kaçarken yanlışlıkla birbirimize çarptığımızda ya da ayağına baştığımızda "Pardon" diyoruz, şaka değil , gerçekten, birileri burnumuzun dibine bomba yollarken ya da nişan alıp yüzümüze patlatırken sırıtarak küfrediyorlar" demesi.
Ağlayarak "artık gitme" dedim. "Nasıl gitmem, sonra aynaya nasıl bakarım" dedi. Bari yalnız kalma yanıma gel dedim. "Yanıma kimseyi istemiyorum. Anlatırken kendi sesimden duyduklarımı tekrar duymak beni daha da çok öfkelendiriyor"dedi.
Şimdi ben evimde, o evinde olanları anlamaya çalışıyoruz.
This entry was posted
on 11.06.2013
at Salı, Haziran 11, 2013
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.