28 Nisan  

Posted by Asuman Yelen

Blogger sufi dedi ki...
"eskimiş giysilerden soyunduğu gibi gövdenin
gövdeyi giyinen de eskimiş gövdeden soyunur
yeni giysiler gibi yeni gövdeler giyinir o"
2500 yıl önce söylenmiş bu sözleri şu an bile fehmedecek kaç kişi var acaba yeryüzünde?



28 Nisan babamdan tam kırk sekiz yıl sonra bir özel insanı daha bu dünyadan

alıp öte yana bıraktı.

Ne mutlu o yandakilere.

Sana sonsuz huzur diliyorum Can Sufi...


48  

Posted by Asuman Yelen

Bir neşeli müzik de babacığıma gitsin.

Pazar sabahları, çizgili pijamasıyla uzandığı yerde ahşap radyodan yayılan bu ezgiyle

 ritme göre, önce ağırdan sonra hızlanan tempoyla ayağını sallar bizim kıkır kıkır

güldüğümüzü görünce işi abartır kırar geçirirdi ortalığı.

Çok severdi Çigan müziğini ve  bu parça sıkça çalardı. Kadın sunucunun "Çigan melodileri

dinlediniz" anonsu bu gün gibi aklımda. Ellilerin sonu-altmışların başıydı. Yarım asırdan fazla

zaman geçmiş üzerinden. Ne çok şey eksilmiş, yitip gitmiş yaşantılarımızdan güzellik adına,

sevdiklerimizden gayri...


Nisan Bitmeden  

Posted by Asuman Yelen














Sabah- akşam tüm buralarda dolaşır da nasıl yüzü gülmez insanın...



Leylak' cım, 9 numaradakileri Leylak sanıyordum ama galiba Salkım Söğütmüş.
Neyse sen Leylak kabul et.



Keyifli Bekleyiş  

Posted by Asuman Yelen




 Gölgenin ışığı kovaladığı ve İlkbahar yağmurunun yazı izlediği

 yolun kenarında böylece bekleyip bakmak benim zevkimdir.


Bilinmeyen göklerden getirdikleri haberlerle haberciler beni 

selâmlar ve yol boyunca hızla yollanırlar. Kalbim içinden sevinir,

ve esen rüzgârın nefesi tatlıdır.


Seher vaktinden akşam karanlığına kadar burada, kapımın önünde

otururum ve biliyorum ki, onu göreceğim mes' ut dakika apansızın

geliverecektir.



Bir yandan tek başına gülümser ve şarkı söylerim, bir yandan da hava

 vaadin güzel kokusu ile dolmaktadır. 


R.TAGORE
Gitanjali

 

 

Mini Sohbet  

Posted by Asuman Yelen



Kardeşlerin en dikkatlisi kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, son zamanlarda aklını kurcalayan

şeyi nihayet sordu.

"Tanıyalı bu kadar kısa zaman olmuşken nasıl oluyor da Filan' ı böylesine önemseyip küçücük bir

jestiyle yerlere göklere sığmazken, minicik bir ihmaliyle dünyalara küsecek kadar demoralize

olabiliyorsun? Ve eminim ki, o,  ne yaparsa yapsın, sen kahrından ölsen de sevmeye devam

edeceksin. Neden? ..."

"Çünkü ruhunu gördüm."


"Ya Fişmekân?  Otuzu aşkın yıldır arkadaşınken, birlikte bir çok şeyi paylaşıp ortak bir yığın

anı oluşturduktan sonra,  kayda değmeyecek kadar ufak bir sebepten bir kalemde silip,

kılın bile kıpırdamadan yaşamına devam edebiliyorsun? Eminim edeceksin de. Nasıl?..."

"Çünkü ruhunu gördüm."

Dikkatle yüzüme baktı. Sanırım söylemek istediğimi anladı. Sigarasını kül tablasına bastırırken

sevgiyle mırıldandı. "Tuhaf Yengecin birisin."


23 Nisan 2012  

Posted by Asuman Yelen




Buuu   güüünn bayyy  rammm erken kalkın çocuklar...

Bir kez daha yineliyorum. 

Çok şanslı bir çocukluk dönemiydi  benimki...

Anadolu' nun çeşitli şehirlerinde ailemle birlikte yaşadığım

bol fotoğraflı, bol güneşli rengârenk bir çok


bayram anım var. 

Günümüz çocuklarına da yarım asır sonra  sevdiklerine 

anlatacakları güzel anılar diliyorum.

Sevgilerimle... 



Emirgân' a bir kii...  

Posted by Asuman Yelen in , ,


Emirgân, ilk geldiğimde hiç sevemediğim hatta nefret ettiğim İstanbul' un


ilk gülen yüzüydü sanki.


İlk kez küçük teyzem toparlayıp götürmüş, Çınaraltı' nda semaver çayı içirmişti.


Fatih' in üzerinde gökyüzü olmayan daracık sokaklarından sonra cennet gibi

görünmüştü gözümüze.


Hafta sonu izinlerinde sık sık tekrarlardık bu denize nazır çay fasıllarını.


O kadar uzun zaman olmuş ki gitmeyeli...


Çok güzeldi çook...















































Yüz Güldürenler.  

Posted by Asuman Yelen




Şu tanımlamaya bayıldım.

Doğuştan çene kemiği kaynaklı ortodontal bir laubalilik...

Yine Çok Güzeldi  

Posted by Asuman Yelen in ,


Hep aynı tebessümle.

Anlamını çok iyi bildiğim, gözümü alamadan izlediğim, izlemekten zevk aldığım o bildik

yüz ifadesiyle kendini kaptırmış giderken,

keyifle ve heyecanla ve hüzünle, ruhumu ruhuna katarak iştirak ettiğim güzel anlar.

Farklı, kötü, tek bir çatlak sesin çıkmadığı, nadiren çıksa da güzellikler arasında

yokolup gittiği mükemmel bir toplulukla uyum içinde bir olurken,

kendinle tek kalıp, kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşamak. Kendinle hemhal olmak.

Orada öylece ayakta ellerini kavuşturmuş duruyorken onun gibi,

ya da karanlıklar içinde yüzlerce insanın arasında oturuyorken benim gibi,

çok uzun bir geçmişte, zamanlarca, mesafelerce yolculuk yapmak.

Çocuk olmak, özlemek, genç olmak, aşık olmak, ayrılmak, özlemek,

umudetmek, vazgeçmek, rüya görmek, uyanmak, gam çekmek, gamdan azad olmak,

Kandilli yüzerken uykularda, İstanbul' u sevmek,

kuş olup uçmak, çiçek olup açmak, gül dermek.

Sonunda yeniden birlikte olmak, birlikte coşmak, coşkuyla birleşmek,

coşkuyla vedalaşmak.

Yine çok güzeldi...

Bizim Buralarda...  

Posted by Asuman Yelen

12 Nisan 2012 itibariyle ilkbahar...


























































































































































































































































































Blog Widget by LinkWithin