Mutlu yıllar Erdem...  

Posted by Asuman Yelen in ,

Bir Ramazan akşamı tam ezan vakti baban gözyaşları içinde kucağına aldı seni. Hepimiz sevinçten ağladık.












Seneler su gibi akıp gitmiş...
















Heer şey gönlünce olsun. Hep mutlu ol
Erdem' ciğim.

Babama  

Posted by Asuman Yelen in , ,

Canım Babam,

Adına yaşam dedikleri bu garip kör dövüşün anlam veremediğim sevgisizliğine, iki

yüzlülüklerine, sebepsiz mesnetsiz düşmanlıklarına, sabırla, nezaketle ve tıpkı senin gibi başı

yukarıda tahammül edebilmeyi bu güne kadar başardıysam, çok kısa birlikteliğimizde yaşamıma

ve tüm varlığıma geçirdiğin sevginin bu güne kadar yüreğimi sııcacık tutması ve her türlü

pislikten koruyan bir kalkan gibi etrafımı kuşatmasındandır.



Ve bu gün karşımdakine , tereddüt etmeden sevgimi açıklayabiliyorsam, aynı şekilde

doğru bildiğim şeyleri çekinmeden, dosdoğru ama nezaketle muhatabıma söyliyebiliyorsam ve

beni rahatsız eden her şeyden ikiyüzlülük etmek yerine tereddütsüz vazgeçebiliyorsam, kısacası

sevgi ve onuru birlikte taşıyabiliyorsam, bu bana öğrettiklerin sayesindedir.



Bu gün beni üzen, acıtan herşeyi, beni sana yaklaştıran süreci hızlandırma ihtimalini arttırdığı

için sessizce sükunetle kabul ediyorum. Bir de senin bana sabır Asu ninom, sabır yavrum dediğini

işittiğim için.



Ve bu günü, kendi uzun hasretimi yok sayarak, Allah seni, bu dostu- düşmanı, sevgisi- nefreti,

doğrusu-yanlışı birbirine karışmış, sana hiç uymayan alemden çekip aldığı için Kurtuluş Günün

ilan ediyor ve sevinçle kutluyorum.


Nurlar içinde yat...

Hoş bir hafta sonu  

Posted by Asuman Yelen in , , ,

Cuma- Cumartesi dostlar ve doğa...


























































































































































































































































































Pazar günü musiki....





























































Hep sevgiyle kalalım....









Bizim mahallenin çocukları  

Posted by Asuman Yelen in , ,

Tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı kutlu, gelecekleri aydınlık olsun...











































































23 Nisan' ın hatırlattıkları  

Posted by Asuman Yelen in , ,




- Çok büyük mutlulukla ve korkunç bir özlemle hatırladığım enstantanelerin başında, benim henüz okula başlamadığım ama stada muhtemelen ablamı ve ağabeyimi izlemek üzere ailece gittiğimiz törenler gelir.

Ç0ğunlukla güneyde bulunduğumuz için (ya İskenderun' da veya Mersin' de) tepede kızgın bir güneşin herkesi canından bezdirdiğini, gazetelerden yapılmış şapkalarla korunmaya çalıştığımızı çok iyi hatırlıyorum. Zaman zaman tahta sandalyelerde annemin yanında oturur (kızkardeşim bebekti) , sıkılınca da elinde fotoğraf makinesiyle bir oğlunun bir kızının resmini çekmek için koşturup duran babamın yanına giderdim.

-Okula başladıktan sonra da bu sefer diğerleri beni izlediler. Benim fotoğraflarım çekildi. Güneş yine yakıcıydı.

-Hepimiz izciydik. Her bayram öncesi annemi bir telaş kaplardı. Önce kocaman bir sandığın içine yarı beline kadar girer, izci elbiselerimizin yanı sıra fular, onu tutturan yüzük şeklindeki aparat, çorap, düdük , kep gibi aksesuarları toparlamaya çalışır, çoğunlukla bunların biri ya da birkaçı hemen bulunamazdı. Tüm bunlar son güne kalır, her seferinde törene fularsız ya da kepsiz katılmak zorunda kalacağımdan korkar, annemse ne yapar eder kemeri çekmecenin birinden, düdüğü düşüp sıkıştığı yerden bulur toparlar bizleri tam tekmil gönderirdi. Bu bana her seferinde mucize gibi gelirdi.

Çocukluğumun bayramı da güneşi de töreni de yorgunluğu da telaşı da her şeyi de çok güzeldi.





Her günümüz bayram tadında geçsin...

Eskiler alıyorum  

Posted by Asuman Yelen in ,




eskiler alıyorum

alıp yıldız yapıyorum

musiki ruhun gıdasıdır

musikiye bayılıyorum


şiir yazıyorum

şiir yazıp eskiler alıyorum

eskiler verip musikiler alıyorum.

bir de rakı şişesinde balık olsam

Kırk yıllık dostlarımdan biri geçen gün bir kadehin arkasından resmimi çekmiş. Biraz önce yolladı
.
Bana Orhan Veli' nin bu şiirini çağrıştırdı. Tabii şairin aklından geçen bu kadar şişman bir balık değildi kesinlikle...

Pazar günlerimiz...  

Posted by Asuman Yelen in , , ,

Nihayet beklediğim telefon !...
Açıyorum. Sevgili bir tanecik kız kardeşim az ve de öz konuşuyor.
"Ninom asansöre..."

Bana da bu kadarı yeter zaten. Telefonu kapatıp asansöre yönelirken düşünüyorum. Lahana dolması mı, içli köfte mi yoksa çiğ börek mi. Poşeti alıp mutfakta açıyorum. Üçüncüsü.

Hiç yanılmam. Öğlen kahve içerken yüzündeki muzip ifadeden, bir an evvel kalkıp gitmemi istediğini anlatan şirin sabırsızlığından böyle bir planı olduğunu sezmiş ve eve dönünce acıkmama rağmen birşeyler yemeyi geciktirmiş, çektiğim bir sürü yeni resmi dosyalamayla uğraşarak, yanılmadığımı umarak beklemeye koyulmuştum...

Rayuş' un çiğ börekleri... Annemin usulü değil de rahmetli kayınvalidesinin usulünde yapmış. O kadar olacak tabii. Eşi böyle seviyor. Sadece kıyma ve soğanla. Annem kendi yöreleri usulü bol domates de koyar, içi bol sulu olurdu. Hatta yine Orta Anadolu yöresine mahsus bir de ismi vardı. "Burnu sulu." Kulağa pek hoş gelmese de tadı enfes olurdu.

Her evde olduğu gibi evde geçirilen pazar günlerinde ara sıra böyle tatil gününü şölen haline getiren biraz el oyalayıcı, keyifle yenilecek şeyler bizde de yapılır. Bu hep böyle süre gelmiştir.

Yeni lezzet denemeleri, güzel garnitürleri hoş görünüşleriyle , sürekli aldığı dergilerden yabancı mutfak örnekleri, süslü sofralar ablama aitti. Daha ilkokul öğrencisiyken anneannemin yanına oturup onu izleyerek, ara sıra oklavayı elinden alıp deneyerek hamur açmayı öğrenen Rayuş börek işini üslenmiştir. Kısır, mercimekli köfte, poğaça, kek (özellikle spesialim cevizli üzümlü kek) yapma görevi bendeniz tarafından deruhte edilmektedir.

Light yoğurdumla (!) hazırlayıverdiğim ayranımla böreğimi yerken biraz çabanın biraz emeğin bir tatil gününü nasıl güzelleştiriverdiğini düşündüm. Benim bile. Benim bile diyorum çünkü çok uzun zamandan beri emekli olan biri için her gün aynıdır. Tatilin pek bir anlamı kalmaz. Mantıken doğru. Ama hayır. Pazar pazardır.

Çocukluğumda paza
r kahvaltıları hep birlikte keyifle yapılırdı. Ahşap masanın üzerinde annemin yaptığı ev reçelleri, zeytin, beyaz peynir, tereyağı ekmekle bol şekerli açık çaylar eşliğinde yenirdi.Kaşar peyniri, salam, sucuk yediğimizi hatırlamıyorum. Belki bulunduğumuz yerlerde yoktu belki vardı da alınmazdı belki de alınamazdı.

Sonrasında annem mutfak ve banyo arasında koşuşturur dururdu. Ya bütün bir tavuk yahni ve pilav yapılmak üzere haşlanır ya köfte kızartılır, mutfaktan gelen kokular banyodan gelen soda çivit buhar her neyse yıkanan, kaynatılan çamaşırların kokusuna karışırdı. Benim yaşımdakiler bunu çok iyi bilirler...

Bizler odaya yayılır, gazete, dergi her ne bulursak okurduk. Pazar günleri Hürriyet çok şenlikli olurdu. Basri, Şaban renkli ve daha çok olurdu. Basri' nin o çok kalın sandviçinin içinde neler bulunduğunu merak eder, evde bir köpekle yaşamanın nasıl bir şey olduğunu düşünürdüm. Bir de Şaban' ın şu repliğine hep şaşırmışımdır. "Faturalar...Faturalar... Posta kutusu dolmuş yine. Başka bir şey yok.Niçin biraz dikkatli harcama yapmıyorsun." Tonton azarı işitir bense iki şeyi merak ederdim. Fatura ne demekti, bir türlü anlamlandıramazdım kafamda. Postacının eve getirdiği, alanı mutlu edeceğine sinirlendiren mektuptan başka bir şey olduğu kesindi. Bir de Şaban' ın ayağını bir pufa uzatıp seyrettiği burnunun dibindeki resimli hareketli kutu. Sanki ömrü orada geçiyor gibiydi.


Ortalığı dağıt
ır, gazeteleri dergileri sayfa sayfa paylaşıp okuduğumuz yerde bırakırdık. Annem söylenecek olur babam yaptığı resme bir fırça darbesi daha atarken "bırak hanım, bırak okusunlar, bırak dağıtsınlar bu evde hayat var bırak yaşayalım" derdi. "Sonra toplarlar." Arada gider onu seyrederdim. Bana bitmiş gibi

görünen tablo, günlerce olduğu

Samson Delilah- babamın bir y. boya resmi

yerde kalır o yaşta yarattığı farkı göremediğim fırça oynamaları bitmek bilmezdi.


Sonraki yıllarda da bu pek değişmedi. Pazar günleri çoğunlukla sinamaya gidilir,
dönüşte küçük teyz
em ve annem ya su böreği açarlar, ya da kısır, batırık (Konya yöresinin bir yemeği) yapılır ya da Eyüp' teki Emine teyzeye gidilir orada Arabaşı Çorbası yenilirdi. Bu da Konya yöresine ait bir yemektir. Daha doğrusu bir çorba ve bir de meyane hamur arası bir şey. Çorba bol domatesle yapılır korkunç acıdır. Ortaya bir tepsi o kalın muhallebi görünümlü hamur konur ikisi birlikte kaşıklanarak yenilirdi. Hamur çorbanın acısını dengelerdi. Emine teyze bir de börek yapardı bize. Ispanağı çiğden koyup kapatır ve sobanın üstünde pişirirdi.Harika olurdu.

Çok daha sonra bizler çalışırken bütün arkadaşlarımız Pazar günleri bizde olurdu. Evde büyük olmadığı için rahat sigara içilir rahat sohbet edilir, özel hayatlar, arkadaşlar, kavgalar rahat rahat anlatılırdı. Emekli olana kadar da bu böylece sürmüştür. Hatta Paçoz gelene kadar diyebilirim.

Bir çiğ börek beni nerelere götürdü.

Bu pazarımı da özel kılan Rayuş' umun ellerine sağlık...

Herkese güzel pazarlar diliyorum.

Hep sevgiyle kalalım...




Ben, bilir misin  

Posted by Asuman Yelen in ,

2o1o Yakacık


Ben bilir misin, sessizce
sıyrılmak isterim taşkın çevreden,
meşeler üstünde solgun, nice
yıldızların gece
açtığını bilirken.

Seçerim öyle yollar, ayak
basmadığı kimsenin
solmuş akşam çimenlerinde, uzak-
bir de şu düş ancak:
Sen de gelirsin.



R.Maria RİLKE
Çeviri:A.Turan Oflazoğlu
Seçilmiş Şiirler-Duino Ağıtları
ismli kitaptan alıntıdır.

Çamlıca' da dostlarla  

Posted by Asuman Yelen in ,


Güzel hava...

Bildik mekan...

Kırk yıllık dostluk...

Hoş sohbet...

Güven, huzur...

Özetle,

Güzel bir gündü...




Doğadan 2  

Posted by Asuman Yelen in ,












































Merdiven kenarı
kenardan çekildiği için
ters görünüyorlar




















Blog Widget by LinkWithin